içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

HIRS VE BENCİLLİK!

Bir konuda başarıya odaklanmışsak, elbette hırslı olacağız. Ancak bu hırs kontrolümüzden çıkıp bizleri aşırı bencil duygulara iterse, kendimize ve topluma zarar veririz. Topluma şöyle bir bakıyorum da herkes lüks bir yaşama ulaşmanın hayaline kapılmış. Öyle ki son model bir araba değil, en iyisinden son model bir araba. Başını sokacak huzur içerisinde yaşayacağı bir ev değil, lüks bir semtte en az 500 metrekare lüks bir ev. En kalitelisinden bir cep telefonu, fiyakalı elbiseler. Arkasını düşünmeden para harcayacak kadar kabarık banka hesapları.

 

Lüks içerisinde sorgusuz sualsiz yaşama isteği zihinlerimizi öylesine uyuşturmuş ki artık halimize şükretmeyi dahi unutmuşuz. Yoksulluğumuza isyan eder hale geldiğimizden artık hiçbir şeyi anlayamıyoruz. Gözümüz devamlı zenginin malında olduğundan elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz. İnsana çok şey öğreten yoksulluğu görmemezlikten gelinip, insanı şımartan zenginliğe neden özendiğimizi de anlamış değilim.

 

Şunu da unutmamak gerekir ki nefsi hırsla kazanılan her para insanın maneviyatını zayıflatır. Maneviyatı zayıflayan insan ise çevresine karşı duyarsızlaşır. Bu duyarsızlığının üstünü ise kendi çapında uydurduğu mazeretlerle örtmeye çabalar. Bu öyle bir kısır döngüdür ki insanı gittikçe insanlığından uzaklaştırır.

 

Yaşamlarına paranın hükmettiği insanların aklına kriz denilince sadece ekonomik kriz geliyor. Oysa krizlerinde çeşitleri vardır. Mesela sosyal alanda, sanat alanında, spor alanında, dostluklarda, aile içi ilişkilerde ve daha birçok alanda kriz yaşanabilir. Bu krizlerin en tehlikelisi ise kapitalist sistemin insanın benliğine işlediği bencillik hırsıdır.

 

Günümüzde insanların sınırsız bir hırs içinde olduğunu görüyoruz. Bu hırs isteği insanı; ahlak, merhamet, vicdan, yaşadığın yere aidiyet, vatan sevgisi gibi değerlerden uzaklaştırır. Bencillik hırsı, insanın gözünü öylesine kör eder ki insan, kapitalist sistemin çocukları gözüne kestirdiğini dahi göremez. Anne ve babaların, çocuklarının devamlı marka giymek, en kaliteli telefonu kullanmak istemelerinden dert yanmalarının arka planında kapitalist sistem vardır.

 

'Biz, böyle miydik?' der anne ve babalar. Biz, böyle değildik. Anne ve babamız, çarşıdan, pazardan ne alırsa onu giyinir, onu yer içer, bir oyuncak alındığında, dünyalar bizim olurdu. Ama biz, 'helalinden olsun, kuru soğan bir lokma ekmek olsun.' diyen anne ve babaların evlatlarıydık. Anne ve baba olarak kazandığımız paranın helal ya da haram kısmını hesap ediyor muyuz? Evlatlarımızla aramızda aşılamayacak krizler varsa ve bu kriz, aile içi ilişkilerimize zarar vererek yaşamlarımızda huzur bırakmıyorsa etmiyoruz demektir. İşin özü içine düştüğümüz bir bataklık olan hırs ve bencillikten ve kapitalist sistemin kölesi olmaktan bir an evvel kurtularak parayı değil, huzuru aramalıyız. Huzurun yolu da helal kazançtan geçer.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum