içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

NE GÜZELDİ ESKİ GÜNLER...

Mis gibi kızarmış ekmek kokardı ev…

Hele sobanın üzerinde narlar gibi kızardıysa…

Üzerine sürülen yag, reçel veya bal ile nasıl da bütünleşirdi lezzetler…
Hafta sonuna özel etkinliklerle piknik alanlarına gidilirdi. Börekler, köfteler, etler hazırlanır, mangallar yakılırdı pikniklerde… Mis gibi temiz orman havasını solurduk...
Yemek derken, hiç öyle hamburger, pizza vs.de gözümüz olmazdı…
Yemeklerden şikayet etmezdik, ne pişerse onu yerdik…
Mis gibi evde elde açılan hamurla yapılan börekler, kekler, kurabiyeler...
İçinde malzemesi bol… Neyden yapıldığını bildiğiniz, sağlıklı, anne eli değmiş hamur işleri…
Portakal kabuklarını dizerdik sobanın üzerine…
Kışın soba borularına takılı askılarda çamaşırlar kururdu…
Kestane pişirirdik, mısır patlatmak için ayrı bir kabımız vardı, patlamasını izlerdik keyifle...
Çay bile demlenirken mis gibi kokardı…
Ya o pişen Türk kahvesi kokusu…
Domatesin, salatalığın kokusu…
Ah o tereyağına kırılan yumurtanın kokusu…
Ne güzelmiş çocukluğumuz, gençliğimiz...

 

TV, bilgisayar, cep telefonu bağımlılığımız yoktu…
Gece 24.00 dediniz mi İstiklal Marşı ile TV yayını biterdi.
Birkaç dizi izlerdik zaten…
Bir de necefli maşrapamız vardı…
Ne günlermiş…


Şimdi onca televizyon kanalında yüzlerce dizi, film vs varken izleyecek doğru düzgün birşey bulamıyoruz. Hep aynı senaryolar… Hep kötülük, sahtekarlık, yalan dolan dolu...
Şimdi bakıyorum da, teknoloji ilerledikçe bırakınız TV'yi, bilgisayarı, esas cep telefonu bağımlılığımız herşeyden, herkesten kopardı bizleri…
Herşey sahteleşti… İnsanlar ilgisizleşti…
Teknoloji ilerledi, gelişti ama bana göre güzellikler bitti…
Her yaşanan ayrı bir güzellikmiş meğer…
Güzel çocuklardık, gençlerdik… Şimdiki zamanla kıyaslayınca da, gelecek neslin çocuklarına üzülüyorum…
Keşke çizdiğimiz mutluluk resimlerini görebilselerdi...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum