içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

GELİŞMİŞLİK SORUNUMUZ

Bilindiği üzere Batı, bugünkü üstünlüğünü reform ve rönesans hareketleriyle başlayan yeni dünya görüşü formatına borçludur.

    İslam dünyası, 'Antik Yunan'dan aldığı bugünkü bilimsel çalışmaların temelini belli bir yere kadar getirmekle birlkte maalesef bunun devamını sağlayamamıştır. Batı, bir yanda Endülüs İspanya'sından diğer yanda haçlı seferleriyle karşılaştığı 'Antik Yunan' kaynaklı İslam bilginlerinin belli bir noktaya getirdiği hamule bilimsel çalışmaları adeta miras alıp zorlu bir süreçte bugünkü aşamasına getirmiş ve geliştirmeye, yenileştirmeye, ötesine gitmeye de devam etmektedir.

    Osmanlı, onyedici yüzyılın başında anladığı geri kalmışlığını yenmek için görsele takılıp Batı'ya yetişmekte baştan yanlış start verdi. Üçüncü Selim'le geniş tabanlı bir batılılaşma programı yapılıp bir miktarı uygulanmaya başlasa da Kabakçı Mustafa isyanıyla bunun önü kesildi.

    Onyedinci yüzyıl başlarında başladıımız Batı'ya yetişme mücadelemiz bugün bile nihayi sonuca ulaşamamıştır.

    Batı balangıçta uzun bir süre mücadelesini kiliseye karşı yapmıştır. Onların bugünkü modern dünyaya ulaşmalarında önlerindeki en büyük engel katı ortaçağ zihniyetindeki kiliseydi. Uzantıları bugün hala devam eden ilk batılılaşmacılarımızdan bir kısmı bunu “İslam dini bizi geri bıraktı” diye algılayıp ifade ettiler. Oysa  Hırıstiyanlık ile İslam dini aynı şey değillerdi. İslamın  bilime, gelişmeye engel bir bakışı olsaydı İslam bilginleri 'ntik Yunan! bilimlerini tevarüs edemezlerdi. Yakın zamana kadar batı bilimini etkileyen İslam bilim adamları yetişmezdi. Sorun dinde değil, illaki dini kaynaklı bir sebep varsa bu, dini yanlış anlayıp hatalı uygulayan zamanın din ve devlet adamlarındadır.

    Daha önceki yazılarımda ifade ettiğim üzere batılılaşma, Batı'ya yetişme mücadelemizde üç temel yaklaşım ortaya çıkmıştır.  Dini, gelişmişliğe engel gören Batı'dan tevarüste hiçbir engel ve endişe görmeyen batıcılar. Dini kaygıları kayda alıp her şeye rağmen batılılaşmayı gerekli gören dindarlar. Prens Sabahattin'in öncülüğünü yaptığı liberaller.

    Bu üç yaklaşım da öyle yada böyle bugün hala devam etmektedir. Batılılaşma ve gelişmişlik sürecimizin hala devam etmesi bu yaklaşımlar arasında hala tam bir uyumun sağlanamadığını gösterir.

    Oysa bizden çok sonraları batılılaşma yoluna çıkan başta Japonya devamında Çin, Batı bilim ve gelişmişliğini çoktan tevarüs edip Batı ile rekabet konumuna gelmişlerdir.  Daha yeni ikinci dünya şavaşında yakıp yıktıkları Almanya bile çok kısa sürede toparlanmıştır. Eskilerin anlatımıyla medreseye gönderdiği oğlunda yıllar geçmesine rağmen fazla bir gelişme göremeyen baba, bunu “benim oğlum bina okur döner yine bina okur” şeklinde ifade edermiş.

    Japonya, Çin hatta Kore gerçeği gözönüne alındığında üçyüz yıldır hala Batı seviyesine gelemeyişimizi salt dine yüklemek, gerçekle alakası olmayan suçlayıcı ve kolaycı bir yoldur. Bu 'batı yolunu' tamamlayamamızın sebeplerini günah keçisi aramak yerine ciddi, akılcı ve bilimsel olarak araştırmamız zorunludur.

    Devlet irademizde, Batı'yı yakalama yaklaşımımızda tanzimattan bu yana özellikle Cumhuriyet'le birlikte batıcı ve liberal yaklaşım hakimdi. Bununla birlikte gerektiği gibi 'batı yolu'nu tamamlayamamıştık. Atatürk'ün belli bir aşamaya getirdiği gelişmişlik seviyemizi sürdüremedik. Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesine henüz tam anlamıyla ulaşmış değiliz. Yaklaşık yirmi yıllık Ak parti iktidarında da çok fazla aşamalar kaydedilmiş değil. Elbette katedilen yollar, aşamalar mevcut ama bu yeterli değil. Başlangıçta kendini İslamcı olarak ifade eden Ak parti iktidarıyla dindarların da Batı kulvarında fikir, düşünce, görüş ve bilimsel çalışma olarak yeterli başarı elde edemedikleri söylenebilir.

    Japonya, yola çıktığında kırk yılda işi çözerken bizim üçyüz yıldır hala Batı'yı yakalayamamamız tamamen bzden kaynaklı bir sebeptir diye düşünüyorum.  

    Batılılaşma yaklaşımında bahsettiğimiz oluşumlar toplumda bugün hala derin gruplaşmalar oluşturuyorsa elbette insanımız yol katetme yerine birbiriyle cebelleşecektir. Bugün hala dindarlar arasında batılı gibi olmayı kafirlik olarak gören bir zihniyet ve batıcılar arasında hala gelişememezliği İslam dininden bilip İslam'a ve müslümanlaıra düşmanlık yapan bir anlayış varken yakın zamanda Batı seviyesine ulaşmamız zor görünüyor.

    Kaldı ki Batı'yı yakalasak bile hep bir tık onun gerisinde kalacağızdır. Batı'nın son aşaması olan dijital teknolojiye ulaşşak bile biz o seviyeye geldiğimizde onlar ellerindeki teknolojiyi hep geliştirerek her zaman bizden bir tık önde olacaklardır. Bu noktada 'alternatif bilim' ve 'alternatif teknoloji' üretmeden başka yolumuz yok.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum